Ortaya çıkan bu ihtilafların normal şartlarda adli makamlarda, asliye hukuk mahkemelerinde, çözüme kavuşturulması beklenir. Ancak, yasalarda yapılan değişikliklerle ve mevcut düzenlemeler çerçevesinde bu hukuki ihtilafların çözümü imkânı ortaya çıkmış, mahkeme öncesinde veya sırasında, mahkeme kararına ihtiyaç duyulmadan sorunların çözümü mümkün hale gelmiştir.
Hukuki ihtilafların çözümü gerçekleştirilirken, tarafların eşitliği ilkesi dikkate alınmalı ve sorun bu ilke etrafında çözülmelidir. Ayrıca, idarenin açık zararının bulunduğu hallerden kaçınılmalıdır. Ortaya konulan çözüm herkesçe kabul edilebilir olmalıdır.
Bu yöntemler şu şekildedir:
1. 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Getirilen Değişiklik
659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 02.11.2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
İdarelerin taraf oldukları uyuşmazlıkların, tarafların hak ve menfaatlerinin dengeli olarak değerlendirilerek, adil ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi, idarelerin taraf oldukları davaların, usul ekonomisine uygun olarak, imkânlar ölçüsünde idarelerde istihdam edilen hukuk müşavirleri ve avukatları tarafından takibi ve davaların takibinde, mahkeme kararlarının hukuka uygun olarak, adil, süratli ve en az masrafla verilebilmesine yardımcı olunması ilkeleri çerçevesinde 659 sayılı KHK kabul edilmiştir.
659 sayılı KHK genel ve özel bütçeli idarelerde adli uyuşmazlıkların sulh yoluyla çözümüne yönelik hükümler de getirmiştir. Ancak, söz konusu KHK düzenlemelerinin bu idareler haricinde başka idareler tarafından kullanılabilmesi mümkün değildir.
659 sayılı KHK’ya göre genel ve özel bütçeli idarelerin, hizmet alım ihalelerinde ortaya çıkan hukuki ihtilafların çözümüne yönelik olarak, adli yargıda dava açmadan veya yüklenici hakkında icra takibine başlamadan önce sulhe davet etmesi esastır. Dolayısıyla, bu kapsamdaki idareler öncelikle yükleniciyi sulhe davet edecek, yüklenici tarafından buna olumlu karşılık verilmez veya sulhe davet neticesinde tarafların kabul edebileceği bir sonuç ortaya çıkmazsa adli yargıda dava açma işlemine başlanabilecektir. İdarelerin kendi açacakları davalarda sulhe davet etmeleri esastır. Ancak, idarelerin aleyhine açılacak davalarda veya icra takiplerinde yüklenici firmayı sulhe davet etmeleri idarelerin takdirinde bulunmaktadır. Yani idareler aleyhlerine dava açılacağını öğrendikleri durumda isterlerse karşı tarafı sulhe davet edebilirler. Sulhe davet işlemi hukuki ihtilafın tarafı konumunda bulunan, hizmet alım ihalelerinde, yüklenici firma tarafından da yapılabilir. İki taraf sulhe davet yazısını karşı tarafa verdiğinde, taraflar otuz güne kadar sulhe cevap süresi tayin ederler ve taraflar da bu süre içerisinde cevap verirler.
Gecikmesinde sakınca bulunan veya işin mahiyeti gereği süre verilmesinde fayda görülmeyen hallerde doğrudan dava ve icra yoluna başvurulabilir.
659 sayılı KHK sadece dava öncesi uyuşmazlıkların çözümünü değil, aynı zamanda dava konusu edilmiş veya icraya intikal etmiş uyuşmazlıkların da sulh yoluyla çözümünü öngörmektedir.
Sulh başvurularının altmış gün içerisinde sonuçlandırılması zorunludur.
Taraflar 659 sayılı KHK çerçevesinde, sulh anlaşması imzalarlar. 4735 sayılı Kanunda sözleşmelerin değiştirilemeyeceği ilkesi bulunmakta ve 15 inci maddesinde de sadece iki unsurda sözleşme değişikliği yapılabileceği ifade edilmektedir: İşin yapılma yeri ve ödemeler.
Ancak, 659 sayılı KHK düzenlemeleri 4735 sayılı Kanunun bu hükmüne istisna mahiyette olup, sözleşme hükümlerinin değiştirilebilmesine imkân tanımaktadır.
Genel ve özel bütçeli idarelerde 659 sayılı KHK çerçevesinde yapılabilecek sulhün usul ve esasları şu şekildedir:
“MADDE 10 ‒ (1) Sulh anlaşması, anlaşma tutanağında belirtilen tutar kadar bir hakkın tanınması, menfaatin terki, bir şeyin verilmesi, yapılması ya da yapılmaması konusunda anlaşmalar veya sözleşme değişikliklerini kapsar. Sulhe konu işte birden çok ihtilaf bulunduğu takdirde asıl olan, ihtilafın tamamının çözümlenmesidir. Ancak kamu menfaati görüldüğünde kısmi sulh de mümkündür.
(2) Maddi ve hukuki nedenlerle kamu menfaati görülmesi halinde, 11 inci maddedeki yetkiler çerçevesinde asıl alacak ve fer’ilerinden kısmen ya da tamamen vazgeçilebilir.
(3) Bu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde yapılan sulh anlaşmalarına ilişkin tutanak ilam hükmünde olup ilamların icrasına dair genel hükümlere göre infaz olunur. Ancak vadeye bağlanmamış alacaklarda tutanağın imzalandığı tarihten itibaren iki aylık sürenin dolmasından, vadeye bağlanmış alacaklarda ise vadenin dolmasından önce tutanak icraya konulamaz. Sulh anlaşması hükümleri yerine getirilmediği takdirde alacak muaccel olur ve sulhe konu edilen hak veya alacaklar, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanan faizi ile birlikte takip ve tahsil edilir.
(4) Sulh halinde üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.
(5) Tarafların sulhe davet yazısının diğer tarafa tebliği ile uyuşmazlık konusu hak ve alacağın tabi olduğu kanuni süreler durur. Sulhün sağlanamaması halinde bu husus tutanağa bağlanır, tutanak tarihinden itibaren uyuşmazlığın niteliğine göre kanuni süreler yeniden işlemeye başlar. Mücbir sebep halinde genel hükümlere göre işlem yapılır.”
Genel ve özel bütçeli idarelerde hukuki ihtilafların sulh yoluyla 659 sayılı KHK çerçevesinde çözümü yetkisi;
İdarelerin gerçek veya tüzel kişilerle aralarındaki sözleşmelerde belirtilen sebeplerle yapılan her türlü sözleşme değişikliklerinin yapılmasında, bu hususlarla ilgili olarak çıkabilecek uyuşmazlıkların sözleşme hükümleri çerçevesinde sulh yoluyla hallinde, hukuk birimlerinin uyuşmazlığın bu şekilde sonlandırılmasında maddi ve hukuki sebeplerle kamu menfaati bulunduğu yönündeki görüşü üzerine, buna dair onay ve anlaşmaları imzalamaya bakanlıklarda bakan, diğer idarelerde üst yönetici yetkilidir.Bakan ya da üst yönetici bu yetkisini sınırlarını açıkça belirlemek suretiyle alt kademelere devredebilir.
Bir önceki paragrafta belirtilen hallerin dışında, idarelerin, herhangi bir sözleşmeye dayanıp dayanmadığına, yargıya intikal edip etmediğine bakılmaksızın gerçek veya tüzel kişilerle aralarında çıkan her türlü hukuki uyuşmazlığın sulh yoluyla halline, her türlü dava açılmasından veya icra takibine başlanılmasından, bunlardan yargı veya icra mercilerine intikal etmiş olanların takiplerinden veya verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesi dışındaki kanun yollarına gidilmesinden vazgeçmeye, davaları kabule, ceza uyuşmazlıklarında şikâyetten vazgeçmeye veya uzlaşmaya, davadan feragat etmeye, sözleşmede belirtilmeyen sebeplerle sözleşmelerin değiştirilmesinde veya sona erdirilmesinde maddi ve hukuki sebeplerle kamu menfaati görülmesi halinde, buna dair