Kamerî takvimin yedinci, sekizinci ve dokuzuncu ayları olan Recep, Şaban ve
Ramazan ayları gelenekte “üç aylar” diye adlandırılır. Peki Üç aylar ne zaman başlıyor? İçinde Regaip, Miraç ve Berat kandilleri ile
Kadir Gecesi'ni barındıran "üç aylar" yarın başlıyor. İşte 2014 Mübarek üç ayların başlangıcı
Ankara Müftüsü Prof. Dr. Mefail Hızlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hicri takvimin recep ayıyla başlayan, şaban ile ramazan aylarıyla devam eden ve "üç aylar" olarak adlandırılan manevi açıdan önemli bir döneme girildiğini belirtti.
Bu dönemin tüm Müslümanlarca çok değerli sayıldığını, ibadet, yenilenme ve manevi bakımdan zenginleşme imkanı tanıdığını dile getiren Hızlı, Regaip, Miraç ve Berat kandilleri ile Kadir Gecesi'nin üç aylar içinde idrak edileceğini vurguladı.
Üç aylardan sonuncusunun ayların sultanı olarak kabul edilen ramazan olduğunu belirten Müftü Hızlı, "Bu aylarda yapılan ibadetler, sergilenen iyilikler, verilen zekat ve sadakalar diğer aylardan çok daha sevaplıdır" ifadelerini kullandı.
Üç aylar içinde ilahi rahmetin taştığını ifade eden Hızlı, şunları söyledi:
"Bu kadar faziletle donatılmış 'üç aylar'ın, Müslümanlar için bir
fırsat dönemi olarak algılanması sanırım yerinde olacak. Bu denli sevap aylarının ayağımıza kadar gelmiş olmasını bir şans olarak görmeliyiz. Hayırlı işlerde birbirleriyle yarış içine giren müminler, işte bu aylarda yaptıkları manevi hizmetler, gösterdikleri dini hassasiyetle ebedi hayata karlı bir yatırım yapmış olurlar. 'Recep Allah'ın ayı, şaban benim ayım ve ramazan ümmetimin ayıdır' buyuran ve recep ayı girdiğinde de 'Allahım, recep ve şabanı bize mübarek kıl, bizi ramazana ulaştır' duasını sürekli tekrarlayan Sevgili Peygamberimizin takipçisi olmalıyız."
Bu üç aya dinimizde son derece önem verilir; Müslümanlar adeta bu ayları iple çeker ve bu ayları değerlendirmek için azami gayret gösterirler. “Mübarek üç aylar” diye bilinen aylar bu şekilde hiçbir kaynakta yer almamasına rağmen Müslüman toplumlarda özel bir yeri vardır. Şüphesiz bu durum “onbir ayın sultanı” diye anılan Ramazanın çekim kuvvetinden dolayıdır.
İslamî-Hicri takvimin 7. ve 8. ayları olan Recep ve Şaban’ın diğer aylar arasında fonksiyonları Ramazan’dan önce gelmeleri ve böylece hazırlık dönemi olmaları hasebiyledir.
Sevgili Peygamberimiz, mübarek üç aylar için, “Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümetimin ayıdır” (Buhârî) buyurmuşlardır.
Rasulullah, Ramazan ayı dışında en fazla Recep ve Şâban aylarında oruç tutmuşlardır. Recep ayı girdiğinde de, “Allah’ım, bize Recep ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” (Keşfu’l Hafa) diye dua etmiştir.
Bu üç ayda ayrıca Regaip, Berat, Miraç ve Kadir geceleri bulunmaktadır. Ramazan ayındaki farz orucun yanısıra Rasululah, Recep ve Şaban aylarında da Müslümanları oruç tutmaya teşvik etmiştir.
Konuyla ilgili Abbad ibn Hanif şöyle bir rivayette bulunmuştur: “Said İbnu Cübeyr (ra)’a Recep ayındaki oruçtan sordum. Bana şu cevabi verdi. İbni Abbas (ra)’ı dinledim, şöyle demişti: Rasulullah Recep ayında bazı yıllarda öyle oruç tutardı ki biz Galiba hiç yemeyecek (ayın her gününde oruç tutacak) derdik, (bazı yıllarda da öyle) yerdi ki biz, galiba hiç tutmayacak derdik.”(Müslim)
Hz. Aişe başka bir rivayetinde bu konuda şunları söyler: “Rasulullah senenin hiçbir ayında Şaban ayındakinden fazla oruç tutmaz ve şöyle buyururdu: Amellerden gücünüzün yettiğini yapın. Çünkü siz bıkmadıkça, Allah da size asla bıkmış muamelesi yapmaz. Allah yanında amelin en makbulü, kişinin az da olsa devam üzere işlediği ameldir.” (Müslim)
*Peygamberimizin ahlakını okuyarak tevazu göstereceğiz.
*Amellerimizi Allah görür gibi ihlâs ile yapmalı başkasına kanıtlamaya çalışmamalıyız. Kanıtlarımızı Allah’a sunmalıyız.
*Marifet iltifata tabidir, yinede ne kendimizdeki marifetleri fazla açıklayacağız ne de başkalarının marifetlerini çok öveceğiz.
*İlmimizin, amelimizin, elimizdeki donanımlarımızın Allah’tan geldiğini, istediği anda bizden çekip alabileceğini bilecek, Allah’ın bu lütuflarını kendimize mal etmeyeceğiz, şükür içinde olacağız. Aldığımız bir nefeste bile bir rolümüz yokken, gün gelip elimizdeki bu verilerin yok olabileceğini gündemimize alacağız. Bütün bu kibre vesile olan verilerin Allah’tan bağımsız bir benlik duygusu geliştirdiğini, fark edeceğiz, anında elimizden alınabilineceğini, hatta hiç verilmemişte olabileceğini, aklımızdan çıkarmayacağız.
*Tevazu sahibi olacağız, ne çok tevazulu olup zillete düşeceğiz, ne de kibre yol açacak kadar gaddar olacağız. Her şeyin en güzelini yapma hırsı kibirdir, emsallerimizden çok öne geçmemeye çalışacağız. Gelişi güzel tevazu olmaz, ancak ihtiyaç sahibinin ihtiyacını gidermek, davete icabet etmek, giyinişi yürüyüşü, nasihati tatlı dilli ve orta kararlı olmalıdır. Tevazulu olmak bize kolay geliyorsa, zorlanmadan yapıyorsak bu gerçek tevazudur. Kolaylıkla yaptığımız şey bizim ahlakımızdır. Rastgele ortalara gülücükler saçıyorsak bu gerçek tevazu değildir. Zira mümine zillet yakışmaz tevazunun altına düşmemeliyiz. Yapmacık tevazu zillettir, zillet tevazunun en alt kademesidir.