AB Atık Çerçeve Direktifi (2008/98/EC) 11. maddesinde inşaat ve yıkıntı atıklarının 2020 yılına kadar ağırlık olarak %70 oranında yeniden kullanılması ve geri dönüştürülmesi hedefi konulmuştur. Türkiye’de Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliğinde “atıkların kaynağında en aza indirilmesi, hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıklarının geri kazanılması ve özellikle altyapı malzemesi olarak yeniden değerlendirilmesi esastır”, denilmektedir.
AB’de Atık Depolama Direktifi (1999/31/EC) ve sonrasında uygulanmaya başlayan depolama alanı vergileri veya yasaklamaları gibi araçlarla depolamadan geri dönüşüme geçiş teşvik edilmiştir. Türkiye’de 26 Mart 2010 tarih ve 27533 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelikte ise tehlikeli madde bulaşmış inşaat atıklarının mutlaka ayrıştırılması konusu yer almaktadır. İnşaat yapım aşamasında oluşan atıklar mümkünse sahada ayrıştırılmalı ve atık depolama sahasına gönderilen atıklar en aza indirilmelidir. Depolama alanlarının yoğun olarak kullanılması üç temel sorunu doğurmaktadır:
Arazi sorunu: Kentleşmenin yoğun olduğu bölgelerde oluşan atık miktarı fazladır. Bu bölgelerde atıkların depolanması ve bertarafı için ayrılmış arazi bulmak ise büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bunun sonucu olarak çevre ve insan sağlığı için tehdit olan kaçak ve düzensiz depolama alanları kullanımı ortaya çıkmaktadır.
Nakliye sorunu: Atık depolama alanına gönderilen atık miktarının fazla olması büyük miktarda taşıma aracı ve personel gereksinimi oluşturmaktadır. Bu durum hem maliyetleri (araç, yakıt, personel vb.) yükseltmekte, hem nakliye sırasında taşıma araçlarından kaynaklanan egzoz emisyonlarını arttırmakta, ayrıca da kentleşmiş bölgelerde trafik sorunu yaratmaktadır.
Kaynak verimsizliği sorunu: Atık depolama sahalarına gönderilen atıklar tekrar kullanma ve geri dönüşüm potansiyeline sahiptir. Bu potansiyeli kullanmak, hammadde ihtiyacının bir kısmını karşılayabilmektedir.
Hammaddelerin temini için çevreye zarar verilmekte, ayrıca üretim ve dağıtım aşamalarında da yeni maliyetler ve olumsuz çevresel etkiler oluşmaktadır. İnşaat atıklarının azaltılması ve etkili bir şekilde ayrıştırılıp geri dönüşüm sistemine kazandırılması için özellikle ABD ve AB ülkelerinde birçok teşvikler geliştirilmiştir. Örneğin, ABD’de bazı eyaletlerde yıkıntı atıklarından sorumlu olan yükleniciler atık türüne ve miktarına göre belirli bir depozito ödeyip, bu depozitoyu ancak lisanslı bir geri dönüşüm tesisine atıkları teslim ettikleri zaman geri alabilmektedirler. Birleşik Krallık’ta £300.000 üzeri maliyetteki inşaatlarda atık yönetim planı hazırlanması zorunlu tutulmuştur. Japonya’da kaynak etkinliği prensibine uyacak şekilde 2002 yılında yürürlüğe giren inşaat ve yıkıntı atıklarının geri dönüştürülmesi hakkında kanun ile büyük ölçüde başarıya ulaşılmıştır ve 2006 yılında kaydedilen beton moloz geri dönüşüm oranı %99 olarak gerçekleşmiştir.
Enerji verimliliği üzerine yoğunlaşan yeşil bina sertifikasyon sistemlerinde atık konusu da ele alınmaya başlanmıştır. İnşaatın yapım, tadilat ve yıkım aşamalarında atık olma potansiyeline sahip inşaat yapı malzemelerinin üretimi ve temini doğrudan ve dolaylı fosil yakıtı kullanımına, sera gazı salınımına ve enerji tüketimine neden olmaktadır. İnşaat atıklarındaki gömülü enerji ve emisyon potansiyeli bu sertifikasyon sistemleri tarafından da dikkate alınmaktadır (Crocker ve Lehmann, 2012). Atık konusuyla ilgili bir takım uygulamalar başvuru sahibine sertifikasyon süresince önemli avantajlar sağlamaktadır. Örnek olarak:
• Bina inşaatında kullanılan yapı bileşenlerinin kolay sökülebilir ve kolay geri dönüştürülebilir türden olması,
• İnşaat sahasında oluşan atıkların önlenmesi, geri dönüştürülmesi, eğer geri dönüştürülemiyorsa da çevreye
zarar vermeyecek şekilde düzenli depolama alanlarına sevk edilmesinin sağlanması,
• Atık toplama araçlarının ve bina kullanıcılarının kolaylıkla ulaşabileceği atık odalarının tasarlanması,
• Oluşan atıkların kaynağında ayrılması için sistem kurulması, özellikle tehlikeli atıkların ayrı biriktirilmesi
ve ilgili atık yönetim sistemine dahil edilmesi,
• Bina inşaatlarında geri dönüştürülmüş malzeme kullanılması,
• Bina stoğunun yaşam döngüsünü uzatmak için malzemelerin yeniden kullanılması, sayılabilir.
İnşaat alanında atıkların azaltılması ve geri dönüşüme yönlendirilmesi için lojistik planlama büyük önem arz etmektedir. Lojistik planlama, özellikle tedarik zincirinin karmaşık olduğu inşaat projelerinde önceden maliyet tahmini yapılmasını ve kaynakların etkin kullanılmasını amaçlamaktadır. Bu planla, kullanılacak malzemelerin türleri ve miktarları önceden belirlenir, nakliyesi, depolanması, emniyeti, yeniden kullanılması, geri dönüşümü ve fazla olan malzemelerin bertarafı ya da geri lojistiği kararlaştırılır. Lojistik planlamayla paralel olarak hazırlanmasının faydalı olduğu bir diğer doküman da atık yönetim planıdır. Atık yönetim planları, inşaatlarda atığın oluştuğu her aşama için yapılabilir:
• Hafriyat atığı yönetim planı,
• İnşaat atığı yönetim planı,
• Bina kullanım atık yönetim planı,
• Yıkıntı ve tadilat atığı yönetim planı.
İnşaat sahası atık yönetim planlarının sağladığı faydaları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
• Yeniden kullanmayı, geri dönüşümü ve geri kazanımı teşvik ettiği için verimliliği ve karlılığı arttırır; depolama alanına giden atık azalır ve böylelikle atık bertaraf maliyeti düşer, ayrıca yeniden kullanılan atıklarla hammadde ihtiyacı azalır, geri dönüşüme gönderilen malzemelerden de değerliliğine göre gelir elde edilir.
• Atıkların izlenmesi ve denetlenmesi sonucu düzensiz veya kaçak döküm alanlarına gönderilen atık miktarı
azalır ve bunlara bağlı olarak oluşabilecek çevresel sorunlar da azaltılmış olur.
• İnşaat projesinde çalışanların ve yönetimin çevresel bilinç düzeyinin artmasına katkıda bulunur ki bunun da
önemli bir çarpan etkisi vardır.
Türkiye’de, 18 Mart 2004 tarih ve 25406 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’nin 23. Maddesine göre faaliyetleri sonucu 2 tondan fazla atık oluşumuna neden olacak inşaat/yıkıntı atığı üreticileri, “Atık taşıma ve kabul” belgesi almak ve doldurmakla yükümlü kılınmışlardır. Bu belge ile hafriyat toprağı, inşaat ve yıkıntı atığı üreticisi ile ilgili irtibat bilgileri, üretilen atığın türü ve miktarı, atıkları taşıyanların, depolama ve geri kazanım tesislerinin bilgileri kaydedilmektedir. Ancak detaylı bilgi barındırmayan bu belge, atık yönetim planları ile hedeflenen sonuçlara ve faydalara ulaşmak için yeterli değildir. Üretici sorumluluğu prensibi de dikkate alınarak, Türkiye’de yüksek maliyetli inşaat projeleri için detaylı atık yönetim planı hazırlanması zorunluluğunun getirilmesi, ülke ekonomisi
ve çevre için büyük faydalar sağlayacaktır. İnşaat atıklarının önlenmesi ve atık yönetim planlarına uygun koşullarda yeniden kullanılması ve geri dönüştürülmesi sonucu çevresel faydaların yanı sıra ekonomik olarak da faydalar sağlanabilir. Planlama ve tasarım aşamasından başlayarak hayata geçirilecek bazı iyi uygulama örnekleriyle, inşaat yüklenicileri ve sahipleri hem maliyet tasarrufu sağlarken hem de kurumsal sosyal sorumlulukları için önemli bir adım atmış olurlar.
Atık önleme, yeniden kullanma ve geri dönüştürmeyi amaçlayan bu uygulama örnekleri; saha atık yönetim planının hazırlanması, lojistik kontrol sisteminin oluşturulması (lojistik planlama), eğitim verilmesi, inşaat malzemeleri için sahada depolama alanının ayrılması, atık yönetim planının izlenmesi ve güncellenmesi ve saha içinde atık ayırma sisteminin kurulması olarak sıralanabilir.
Birleşik Krallık’ta Waste Resource Action Programme (WRAP)’ın 15 farklı bina inşaat projesini inceleyerek çıkardığı sonuca göre iyi uygulama örneklerinin kullanıldığı inşaatlarda ortalama %0,40 oranında maliyet tasarrufu sağlanabilmektedir (Waste Resource Action Programme [WRAP], 2013).