Geleneksel yapılarımızdan gördüğümüz gibi, günümüzde de ekosistemimizin sürdürülebilirliği için, günlük yaşantımızda kullandığımız/tükettiğimiz inşaat malzemelerinin ve endüstri ürünlerinin doğada yeniden kullanılabilmeleri gerekmektedir. Her ürün ekolojik döngüler dizisindeki yerini almalı, dizisini tamamlamalıdır. Bu, yapı malzemeleri için de geçerlidir. Doğadan çıkan hammaddeler fabrikalarda yapı sektörünün kullanabileceği inşaat malzemeleri haline getirilir. Doğadaki alüminyum madeni yüksek enerji tüketimi gerektiren sanayi üretimiyle bir pencere doğraması olur. 20 yıl sonra kullanılamayacak ve onarılamayacak hale gelen bu alüminyum pencere doğraması kullanıcısı tarafından çöpe atılarak kendisi için ekolojik dizisini tamamlamış olur. Bundan sonra alüminyum çöp olarak varoluşuna devam eden bu doğrama, her zaman geri dönüşümün yolunu bulmayabilir. Bulursa da ancak yine yüksek enerji tüketimleri sonucunda geri kazanılır. Böyle tek yönlü bir dizinin doğada karşılığı yoktur. Doğadaki maddeler için kural, yeniden kullanımdır. Yapı biyolojisi ve ekolojisinde, yapı malzemeleri için de aynı kural geçerlidir. Bu da yeniden kullanım ve kapalı ekolojik döngülerdir. Doğadaki her madde, çeşitli şekillere girer, çeşitli canlılar tarafından kullanılır, fakat hiçbir safhada devre dışı bırakılamaz. Çevreciler, yapı biyologları ve ekologları, ekosferi, uzayda yol alan, kendi kendine yeterli bir uzay gemisine benzetirler. Bu benzetmenin nedeni bahsi geçen ekolojik döngüdür. Ekosfer gemisindeki canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için aynı maddelerin devamlı yeniden kullanımı şarttır. Bu kuralı kendi yaşamlarımızda da uygulamamız, sürdürülebilir yaşam sahibi olmamıza destek verecektir. Bu kural yapılaşma için de geçerli olmalıdır. İçmek için olsun, beton hazırlamak için olsun, alüminyum üretmek için olsun, bir kez kullanılan su, arıtılıp yeniden kullanılmalı, havadan alınan oksijen canlılar ya da makineler tarafından karbondioksite çevrildikten sonra, bitkiler tarafından yeniden oksijene dönüştürülebilmelidir. Günümüzde, ekolojik döngüler dizisini kırmış olan ‘’gelişmiş’’ sanayi toplumlarında, inşaat sektöründe büyük sorunlarla karşılaşılıyor. Yıllarca ‘çağdaş’ olarak kabul edilen, fakat asit yağmuruna bile, bir bina için kısa sayılabilecek bir sürede yenik düşen modern beton binaların yıkılıp tekrar ekolojik döngüler içindeki yerlerini almalarının mümkün olmadığı artık bilinen bir gerçektir. İnşaat sırasında dış cephenin su geçirmezliğini sağlamak amacıyla betona ilave edilen kimyasal bağlayıcılar, aynı beton inşaat molozu olarak bir çukura gömüldüğünde zemin sularını, yani içtiğimiz suyu zehirliyor, binada ısı yalıtımını sağlamak için kullanılan cam yünü yada Poliüretan-köpük gibi yalıtım malzemeleri, yıkımdan sonra bir çöplüğe atılarak yakılıyor ve soluduğumuz havayı zehirliyor.