“17 Ağustos 1999 tarihinde yaşadığımız büyük felaketin yıldönümünde, depremin yarattığı derin acıyı ve kayıpları bir kez daha yüreğimizde hissediyoruz. Hepimizin yaşamında büyük izler bırakan deprem, ülkemizin sismik riskler açısından ne denli hassas olduğunu gözler önüne sermiştir. Üzerinden çeyrek asır gibi bir sürenin geçmesine rağmen etkisini dün gibi hatırladığımız Marmara Depremi, ülkemiz için derin yaralar açmış ve büyük acılar yaşatmıştır. Bilindiği üzere ülkemiz sahip olduğu tektonik, sismik, topografik ve iklimsel yapısı gereği genç bir kuşakta yer almakta ve dünya üzerindeki en aktif sismik bölgelerden birisi konumundadır. Bundan dolayı doğal afetlerle sıklıkla karşı karşıya kalıyoruz. Özellikle son olarak yaşadığımız ve 11 ilimizde büyük felaket ve acılara yol açan 6 Şubat depremlerinde bu durumu bir kez daha acılı bir şekilde tecrübe ettik. 17 Ağustos Marmara Depreminin yıldönümünde, bu doğal olayın getirdiği risklere karşı daha dikkatli ve hazırlıklı olmamız gerekliliği her zaman önümüze çıkıyor. Afetlere karşı bilinçlenmek, yapıların güvenliğini artırmak, acil durum planlarını gözden geçirmek ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek, her bir bireyin ve kurumun sorumluluğudur. Depremlere karşı etkili önlemler almak sadece bireysel değil, toplumsal bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm kayıplarımızı ve acılarımızı hatırlayarak, doğanın güçleri karşısında daha hazırlıklı ve dayanıklı olma adına gerekli önlemleri almayı ve toplumsal dayanışmayı artırmayı en önemli vazifelerimizden birisi olarak görmeliyiz. Ülkemiz bir deprem ülkesi ve bizler de bu gerçeği unutmamalıyız.
Bu vesileyle de 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi başta olmak üzere tüm doğal felaketlerde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyor, acılarını paylaşıyoruz.”
